Tromboz

tromboz

Hemostaz / Tromboz/ Hemofili Bilimsel Alt Komitesi

  1. Tromboz nedir?

Kanın dolaştığı damarlar içinde pıhtı oluşmasıdır. Oluşan pıhtı kan akımını tamamen veya kısmi olarak engelleyebilir. Pıhtı atardamar sistemi içinde oluştu ise arteriyel, toplardamar sistemi içinde oluştuysa venöz tromboz adını alır.

  1. Emboli nedir?

Kan pıhtısından kopan parçaların damar sistemi içinde dolaşması ve başka damarlarda yeni trombozlar oluşturmasına emboli denir. Örnek olarak kalpteki trombozlardan kopan parçalar  beyin ve akciğere gidebilir, venöz trombozlar akciğer embolisine neden olabilir.

  1. Trombofili nedir?

Bir kişinin kanda pıhtılaşmaya (tromboza) eğiliminin artmasıdır.

  1. Tromboz neden oluşur?

Kan akımını sağlıklı bir şekilde devam ettiren bazı sistemler, bir yandan kanamayı önlerken diğer yandan dolaşan kanın kendiliğinden pıhtılaşmasını engeller. Kan akımının yavaşlaması veya durması (staz), damar iç duvarındaki değişiklikler (hasar) ve kan içeriğindeki değişiklikler (hiperkoagülabilite) gibi nedenler tromboza eğilim yaratır.

  1. Çocuk ve ergenlerde tromboz ne sıklıkta oluşur?

Çocuklarda erişkinlere göre tromboz gelişme sıklığı azdır. Ancak venöz trombozlar yenidoğanlarda ve ergenlerde diğer çocukluk yaşlarına göre daha fazla gözlenir. Çocukluk çağında arteriyel tromboz görülme sıklığı daha azdır, ancak beyin damarlarında pıhtılaşma ile ortaya çıkan inme ön planda yer alır.

  1. Tromboza eğilim yaratan risk faktörleri var mıdır?

Erişkin hastaların yaklaşık %50’sinde bir risk faktörü saptanamazken, tromboz gelişmiş çocuklarda %70-90 oranında en az bir risk faktörü belirlenebilmektedir. Tek bir risk faktörü varlığının tromboz gelişimine neden olmadığı, tromboz gelişmesi için birden fazla risk faktörünün birarada bulunması gerektiği iyi bilinmektedir. Trombofili aileden genetik kalıtılan (kalıtsal) veya sonradan edinilmiş (edinsel) bazı risk faktörleri ile ortaya çıkabilir.

Akut ve kronik hastalıklar (enfeksiyon, kalp hastalıkları, kazalar, susuz kalma, otoimmun/inflamatuvar hastalıklar, böbrek ve kan hastalıkları, kanser, şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği, vb), kateter varlığı, cerrahi işlemler, organ nakli, hareketsiz kalma, obezite, sigara, steroid, oral kontraseptif gibi ilaç uygulamaları sık saptanan edinsel risk faktörleri arasındadır. Kalıtsal risk faktörleri arasında Faktör V Leiden mutasyonu en sık rastlanan genetik bozukluktur. Hastaların %20-30’unda kalıtsal ve edinsel risk faktörleri birlikte bulunabilir.

  1. Hangi durumlarda kalıtsal tromboz düşünülmelidir?

Pozitif aile hikayesi (<45 yaş öncesi tromboz), tekrarlayan tromboembolik olay, önemli edinsel bir nedenin bulunamaması, trombozların sık görüldüğü bir yerin dışında görülmesi, tedaviye rağmen trombozun ilerlemesi, kumadin tedavisiyle doku nekrozlarının gelişmesi, gebelikte tromboz ve tekrarlayan düşükler olması kalıtsal trombozu düşündürür.

  1. Genetik tarama testleri kimlere yapılmalıdır?

Çocuklarda tromboz gelişmedikçe kanser, kateter varlığı gibi edinsel risk faktörü bile olsa genetik risk faktörlerinin taranması önerilmemektedir. Ailede pozitif tromboz öyküsü ve bilinen kalıtsal bir risk faktörü varsa hastada tarama mutlaka yapılmalıdır. Venöz tromboz sıklığının arttığı ergenlik döneminde oral kontraseptif kullanılacaksa aile öyküsü dikkate alınarak tarama istenebilir. Kendiliğinden, nedensiz tromboz gelişmiş ergenlerde genetik risk faktörlerinin taranması yüksek düzeyde önerilmektedir. Tekrarlayan trombozları olan çocuklarda, cilt nekrozlarında ve kateter dışı nedenle tromboz gelişen yenidoğanlarda da kalıtsal risk faktörlerinin araştırılması gerekmektedir.

  1. Trombozlu bir hastada klinik bulgular nelerdir?

Derin ven trombozlarında trombozun olduğu bölgede ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığı; akciğer embolisinde ani göğüs ağrısı, nefes alıp vermede güçlük, öksürük, kanlı balgam, morarma; beyin venlerinde trombozda ani ve sürekli baş ağrısı, bulantısız kusma, görme bozuklukları, felç, duyu kayıpları, dengesizlik, konuşma bozukluğu, nöbet geçirme; böbrek ven trombozunda yan ağrısı, kanlı idrar, az idrar çıkarma; dalak veya karaciğer trombozlarında karın ağrısı, karında şişlik ve ağıza  kan gelmesi gibi bulgular olabilir.

El, kol, bacak ve ayaklarda arteriyel tromboz varsa bulunduğu yerde ağrı, renk solukluğu, o alanda soğuğa temas hissi, ağır dolaşım bozukluğunda tromboz yerinin üstünde çizgi şeklinde bir hat; beyin arterlerinde tromboz varsa felç, görme, yutma ve konuşma bozukluğu, kusma, bilinç değişiklikleri, nöbet geçirme, denge bozuklukları; kalp arterlerinde tromboz varsa (kalp krizi) yanma şeklinde şiddetli göğüs ve sol kol ağrısı, nabız hızında değişiklik, soğuk terleme, huzursuzluk olabilir.

  1. Trombozlu bir hastada hangi laboratuvar tetkikleri yapılır?

Laboratuvar tetkikleri kan testleri ve radyolojik görüntüleme yöntemlerinden oluşur. Kanda D-dimer düzeyi bakılması önemlidir. Doppler ultrasonografi, venografi, manyetik rezonans görüntüleme, bilgisayarlı tomografi, ekokardiyografi gibi radyolojik uygulamalar tanı ve izlemde kullanılır.

  1. Trombozdan nasıl korunulur ve tedavisi nasıl yapılır?

Altta yatan bir hastalık varsa onun kontrol altına alınması ve ilaçların düzgün kullanılması, susuz kalmamak, ateş varsa kısa sürede düşürmek, kan şekerini dengede tutmak, uzun süre hareketsiz kalmamak (1-2 saatte bir ayağa kalkılması ve yürünmesi), bacak venlerinde tromboz oluştuysa varis çorabı giymek, fizik tedavi ve egzersiz çalışmalarını düzenli yapmak, yürümek, obezite varsa diyetle zayıflamak, sigara içmemek, alkol tüketmemek, dar giysiler giymemek ve gerekiyorsa trombozdan koruyucu ilaçların düzenli alınması trombozdan korunmada fayda sağlayan önlemler arasındadır.

Tromboz tedavisi doktorun önerdiği şekilde kanın pıhtılaşmasını engelleyen (antikoagülan) ilaçların kullanılması, trombozun eritilmesi veya cerrahi olarak çıkartılması şeklinde yapılır. Erken konulan tanı tedavi başarısını artırır, bu nedenle tromboz bulguları varsa ihmal edilmeden hastaneye gidilmelidir. Antikoagulan ilaç alan hastalarda kanama riski yüksektir, bu nedenle çarpmalardan korunmalı, kas içine iğne yapma, sonda takılması gibi girişimsel işlemlerden kaçınılmalıdır. Ağrı için parasetamol içeren ilaçlar kullanılabilir, aspirin ve ibufen gibi kanamayı artırabilecek ilaçlar kullanılmamalıdır.